15 Ağustos 2008 Cuma

Sıcaktan huysuzlandı ablası

Yine başladı korkunç sıcak. Yazın en sıcak günlerini İzmir yerine İstanbul'da geçirdiğim için kendimi şanslı sayıyordum ama bunun kendi başıma böbürlenmekten öteye gitmediğini dün itibariyle farkettim. Bir anda alev alırım korkusuyla evden çıkamıyorum.

Dün yaklaşık sekiz saat boyunca sokaklardaydım. İğrenç güneşi ve Ahmedi Nejat'ın İstanbul'a gelişi sebebiyle oluşan iğrenç trafiği yaşadım. Her şey korkunçtu, İstanbul korkunçtu. Hayır anlayamadığım bu adam bu yollardan saat 2'de geçecekse neden o yollar sabah 8'den itibaren kapatılır? Maksat insanlar çıldırsın, hep birlikte saçlarımız sinirden diken diken olmuş bi halde gezinelim. Bir de şu şehre gelen her muhteşem devlet büyüğü Çırağan Sarayı'nda bi bardak su içiyor, peki neden bu adamları deniz yoluyla getirmiyorlar? Nedir bu resmi aracın önüne forsu takıp şehri birbirine katma merakı anlayamadım. Dün bir ara polisler benim de içinde bulunduğum o ayaktakımı halkı karşıdan karşıya bile geçirtmedi. Biz de ağzımıza geleni söyledik, devlete sayıp sövdük. Polis memuru da kendisinin sabah 6'dan beri orada olduğunu söyledi bezgin gözlerle. Maalesef benim ağzımdan onun beklediği "kıyamam" çıkmadı.

Bir insan neden polis olmak ister anlamam. Kimilerinin kendince özel açıklamaları olabilir, ama ben bu açıklamaların hiçbirinin sadece sırtını devlete dayama isteğinden kaynaklandığını sanmıyorum. Düşünsenize bi, bu ülkede bu kadar kolay yoldan elinde birçok yetkiyi bulunduran başka bi meslek var mı?

Hepimiz bayılıyoruz hükmetmeye, başkalarına karşı daha yetkili olmaya. Br konuda yetkin olmak değil de, "başkalarına" karşı daha yetkili olmak. Ne acınası ve zavallıyız hepimiz. Saçma sapan dertlermiz, çekişmelerimizle bir ömür harcıyoruz. Ortalama yetmiş yıl. Ne için? Birilerine hava atarım diye.

Ben muhteşemim diye demiyorum, ama birçoğunun da bunu görememiş olmasına şaşıyorum. Birileri de gelip "Hay allah ben nasıl sevgili bulucam. Aslında bazen bi kız beni nası reddeder diye düşünüyorum." diyor. Aman yarabbim, noluyor bize böyle? Bir de kendini dünyayla derdi olan, insanlığı kurtarma çabasına girişen birinden bunu duymak tüylerimi diken diken ediyor. Nedir bu saçmalık? Bu çekişmeceler?

Tamam siz hepiniz çok güzel ve muhteşemsiniz, ben iğrencim. Oldu mu?

Huysuz muyum ne?

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Yokluk

İnanın yazacak hiçbir şey yok.

Ne acınası bi hal...