28 Nisan 2009 Salı

Manque 2 (Rûmi)

Bilâ noksan, eksiksiz bir hayattır sürdüğün. Ya da öyle sanırsın. Alışkanlıklara ayak uydurur, tekrarlara kapılırsın. Şimdiye değin nasıl yaşadıysan, gene öyle yaşayacaksın sanırsın. Sonra beklenmedik bir anda biri çıkar gelir. Etrafındaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanın aynasında görmeye başlarsın. Var olanı değil, sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır o. Ve sen bunca zaman aslında hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığını, bilmediğin bir şeye hasret çektiğini anlarsın. Şamar gibi iner hakikat suratına. Sana içindeki boşluğu gösteren bu kişi bir pir, üstâd, arkadaş, yoldaş, eş ya da bazen bir çocuk olabilir. Önemli olan seni tamamlayacak ruhu bulmandır. Her peygamberin verdiği öğüt aynıdır: Sana ayna olacak insanı bul! İşte o ayna benim için Şems'dir.

İnsan senelerce uğraşır, kendi sözlüğünü oluşturur. Önem verdiği her kavrama bir tanım bulur.
"Hakikat", "mutluluk", "güzellik", "onur", "itibar", "sadakat..."
Hayatın her mühim dönemecinde şahsi sözlüğünü açar bakarsın. Vaktiyle yaptığın tanımları bir daha kolay kolay sorgulamazsın. Derken bir gün, işte o yabancı gelir ve kıymetli sözlüğünü alıp fırlatır.*



* Elif Şafak, Aşk, Doğan Kitap, İstanbul, 2009, sf. 239-240

21 Nisan 2009 Salı

Derinden

Gitmek ne acayip histir yahu. Aslında daha acayip olanı bir daha dönmemecesine gitmek. Sanki hiç olmamış, yokmuş, bi hatıraymış gibi öylece her şeyi yerli yerinde bırakıp gitmek.

İçim burkuluyor.

Yoğun, yorgun, telaşlı ve bol ağlamaklı günlerin ardından Zuhal Olcay'ın albümü yetişti. Şükürler olsun.

Derinden, deriiiinden

8 Nisan 2009 Çarşamba

Manque

Kim olursak olalım, dünyanın hangi yerinde yaşarsak yaşayalım, ta derinlerde bir yerde hepimiz bir eksiklik duygusu taşımaktayız. Sanki temel bir şeyimizi kaybetmişiz de geri alamamaktan korkuyoruz. Neyin eksik olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok az.*



* Elif Şafak, Aşk, Doğan Kitap, İstanbul, 2009, sf 66