Uyku tutmadı ben de kalktım yataktan. Önce ocağın üstündeki makarnayı tırtıkladım. Sonra da bi sigara yaktım. Baktım olacak gibi değil, bi salkım üzümle birlikte bilgisayarı açtım. Ay sonra aklıma geldi, benim bi blogum vardı diye. E o zaman Zekiye, gün bugündür dedim.
Neyse cancağızlarım. Ben yine gidişlerdeyim (ne çirkin bi laf oldu o öyle, olsun ama silmek istemiyorum şu an). Yarın sabah vize randevumuz var. Arıza Hanım'la birlikte gidiyoruz. Hadi bakalım hayırlısı. Karnıma ağrılar girmeye başladı. Yolculuk 6 Eylül'de ama hala kalacak yerimiz yok. Crous bize nanik yaptı resmen. Bugün başka ihtimalleri gözden geçirdik, Arıza Hanım son olarak "hoşt" bile dedi. Olsa o kadar yani!
O değil de bence Eylül'ün sonuna doğru bize yurt çıkacak. Çünkü hayattaki tüm işleri önce ters gidip son anda köşeden dönen biri için en münasip olanı böylesi. Bi yandan da kendime dikkat etmeye çalışıyorum, son 1 haftaya giriyoruz ve benim hiçbir uzvumu sakatlamamam gerekiyor.
Peki ya orada kimse beni sevmezse ve hiç arkadaşım olmazsa? İşte bundan çok korkuyorum. Yazık lan bana.