Bilindiği üzere Ocak ayının 19. gününden itibaren Fransa'nın Bordeaux şehrinde yaşamıma devam edeceğim. Koskoca hayatı düşününce Fransa'da geçireceğim altı ay kısacık geliyor olabilir amma, şimdilik bana uzun geldi bu süre.
Asıl mevzuya dönecek olursak; bu akşam biricik sevgilim ve ondan biricik arkadaşım beni Fransa'ya kargoyla yollama fikrini ortaya attılar, hatta büyük valizlere sığacağım üzerine fikir bile yürüttüler. Ben de kendimi bir valizin içinde kıvrılmış bir halde hayal ettim hemencecik. Bu bende sık rastlanır bir durum oldu, bir keresinde bi arkadaşım "zeka küpüsün" dediğinde de kendimi bir küp olarak düşünmüştüm. Tabi benden kübist bir Picasso çıkmaz ama en azından kendimi küp gibi düşünebiliyorum. Yani bir Picasso gözü var bende, hayata karşı Picassovari bir duruşum var. Neyse efendim geçelim bu hoş-beşleri de, kendimi vakumlu poşetin içinde gibi hissediyorum. Böyle elektrik süpürgesiyle tüm havam alınmış gibi. Akmaz kokmaz, ama ses de çıkmaz, kıvrılmaz, eğilip bükülmez. İçimden bişi çıktı bu aralar ama nedir anlayamadım.
Bir tarafım da diyor ki;
"Amaaan zekiye, bırak bu işleri, devlet su işleri..."
Asıl mevzuya dönecek olursak; bu akşam biricik sevgilim ve ondan biricik arkadaşım beni Fransa'ya kargoyla yollama fikrini ortaya attılar, hatta büyük valizlere sığacağım üzerine fikir bile yürüttüler. Ben de kendimi bir valizin içinde kıvrılmış bir halde hayal ettim hemencecik. Bu bende sık rastlanır bir durum oldu, bir keresinde bi arkadaşım "zeka küpüsün" dediğinde de kendimi bir küp olarak düşünmüştüm. Tabi benden kübist bir Picasso çıkmaz ama en azından kendimi küp gibi düşünebiliyorum. Yani bir Picasso gözü var bende, hayata karşı Picassovari bir duruşum var. Neyse efendim geçelim bu hoş-beşleri de, kendimi vakumlu poşetin içinde gibi hissediyorum. Böyle elektrik süpürgesiyle tüm havam alınmış gibi. Akmaz kokmaz, ama ses de çıkmaz, kıvrılmaz, eğilip bükülmez. İçimden bişi çıktı bu aralar ama nedir anlayamadım.
Bir tarafım da diyor ki;
"Amaaan zekiye, bırak bu işleri, devlet su işleri..."