27 Aralık 2008 Cumartesi

Bir telaş, bir heyecan

Sonunda passifloramı aldım ve rahatladım. Pek bi iyi hissediyorum kendimi. Biraz fazla konuşuyorum ama o da nazar boncuğu olsun diyelim.

15 Ocak'ta gidiyorum. Garip bir şeyler hissediyorum vücudumda. Bir yandan çok heyecanlıyım bir yandan da böyle saç diplerim sızlıyormuş gibi bi şeyler oluyor kafamda. Gitmek ne acayip şey. Günler geçiyor, şunlar bunlar oluyor, dedikodular, eğlenceler, kahkahalar, kavgalar filan derken bi dünya anı kalıyor elinde. Sonra da kalkıp bi yere gidiyorsun tüm o hafızanda kalanlarla. Aslında bi yandan çok da keyifli. Daha doğrusu değişik bir ruh hali ve deneyimlemeye değer (bu deneyimlemek kelimesi de çok mu akademik kaldı ne?).

Depresyonum geçiyor gibi. Aslında tam emin değilim ama şu aralar acilen ilgilenmem gereken konular olduğu için onlara yöneldim. Bir de kendi kendime dedim ki, ulan zekiye, bi insan ol da kendine gel dedim. Ne bu böyle triplerde filansın, zaten gideceksin birkaç gün sonra, şu kalan günlerinden keyif almak yerine sen somurtup oturuyorsun. Aslında bunları daha önce de söylemiştim, söylemişlerdi ama ben yeni aydım diyelim. Haniymiş benim günlük dertlerim diye bi sevesim geldi normalleştirdiğim sorunlarımı. Galiba insan hayatı ancak böyle şeylerle katlanır kılabiliyor. Ne acayip varlıklarız yahu, kendimize dert arıyoruz ama çok okkalı olmasın, şöyle günlük çerez çiğdem niyetine olsun ki tadı çıksın diyoruz, sonra da bunlarla uğraşırken yuvarlanıp gidiyoruz. Değişikmiş. Buradan hayatın anlamını arayanlara sesleniyorum, cevap verin ayol, neden yapıyoruz böyle saçma sapan işler?

Erasmus için bazı şeyler yapmak gerekiyor. Dün kendimize yapılacaklar listesi hazırladık. Listenin başında klozet kapağı örtüsü almak, bolca külotlu çorap götürmek gibi şeyler var. Akıllara zarar diyorum.

Ya bir de ben çok korkuyorum aslında. Ama bi yandan bu korkudan da zevk alıyorum.
N'apıcam ben oraya gidince?

Hiç yorum yok: