Zatı muhterem'in yazısından hareketle ben de kendimce uyku deneyimlerimi sizlerle paylaşmaya karar verdim (aldım).
Şimdi efendim konu uyku ve ben olunca ortada değişik, karmaşık aslında bi o kadar da sade bir durum olduğunu göz önüne alıp, bu önündelikle bu yazıyı okumak gerekir.
Hayatıma girip çıkmış ve girip bekleyen birçokları bilir ki, eğer benimle sabah bi' şeyler yapmak üzere sözleşilmişse, benim dışımdaki şahıslar 'Peki, tamam o zaman' deyip, uyanacağıma zerre kadar olmayan inançlarını anında belirtirler.
Şöyle ki, şimdi bendeniz uykusuzluğa son derece dayanıklı bir faniyimdir. Bu konudaki rekor denemem ise bir hafta boyunca sadece 4 saat uyku ile belgelenmiş, kayıtlara geçirilmiştir. Tabi her zaman rekor denemelerinde bulunmuyorum. O özel bi durumdu.
Pek çok kez uyumadığım gecelerin sonunda okula veya herhangi bi yere gitmek üzere sabahın kör bi saatinde evden çıkarım. Akşam saatlerinde eve gelip, erkenden yatma hevesimi kendime iyice belletirim. Ama ne çare! Oydu buydu şuydu derken saat yine gece 4 olur. Aniden bi uyku bastırır ve umarsızca uyumaya başlarım. Ta ki 13 saatlik periyodumu doldurana dek. Uyandığımda dünyanın tüm duygu ve düşünceleri bedenimde toplanmış veya dünyanın tüm duygu ve düşünceleri bedenimden sökülüp alınmıştır. Öyle bi kutuplaşmadır yani bu.
Uyku ile yaşadığım bir diğer ilişki türü de şu şekildedir: öğleden sonra 4 gibi uyandığım bir günü takip eden gecede, saat 6'ya kadar gözlerimde uyku esamesi yoktur. Haliyle ben de uyumayıp, günlük işlerimi halletmeye (misal okula gitmek) karar veririm. Fakat sevgili güneş doğmaya ve martıları çığlık manyağı yapmaya başladığı vakit koca bi sis gibi uyku çöker üstüme. Ben de "aa o zaman 1 saatliğine uzanayım bari" yalanıma inanıp inanmamayı düşünmeye başlamadan {kaç tane daha fiili ard arda kullanabilirim acaba??} çoktan uykuya dalarım.
Yani anlatmak istediğim şudur ki, uyku benim için başka şeylere benzetilemeyen, muadili olmayan bir durum almıştır. Çılgınca uykusuzluğa dayanabilen bir bünyeye sahipken, uyuduğum anda da yaşadığım dünyayla olan tüm bağlarımı koparabilme yetisine sahibimdir.
Aslında hep özendiğim bir şey vardır. Şöyle ki; kişi sabah 8de uyanmalıdır. Fakat saat 6buçuk gibi aniden gözlerini açıverir. Hemen saatine bakar ve daha uyanmasına tam bir buçuk saat olduğunu anlar. Uyanıklığa nispet yaparcasına yorganın sıcaklığına sığınır ve rüyasının kalan kısmını görmeye devam eder. İşte ben bu durumu ömrümde bir veya bilemediniz iki kez yaşayabildim. Oysa hergün yaşasam asla bıkmazdım. Severdim onu, hep severdim. Safça...
Tabi bir de yatağa girmeden önce içtiğim yaklaşık 3 bardak su var. Uyku boyunca asla uyanmadığım için de, her sabah kendimi hamile sanarak uyanıyorum. Yatakta sağa veya sola dönünce karnımdan lokur lokur diye bi ses geliyor. Ve tabi ki sabahları donuma işemek üzereyken uyanıyorum. Zaten ilkokul 3. sınıfa kadar geceleri yatağıma işedim. Annem yatakla çarşaf arasına naylon bişi koyuyordu. Tüm gece haşur huşur sesleriyle uyurdum. Ama ben o zaman da duymazdım ki o sesleri.
Unutmadan geçemeyeceğim bir diğer nokta da sabahları beni uyandırıyorsanız eğer, gözümü açar açmaz saçma sapan şeylerden bahsetmeye başlarım. "Hadi gel saçlarını keselim", "ayakkabılarım nerededir acaba?", "i grecque (Y) nası yazılıyordu?", "şu an sezen aksu'yla konuşuyorum, sonra uyanırım" sarfettiğim cümlelere örnek olarak gösterilebilir. Bazen de gördüğüm rüyayı anlatmaya başlarım. O sırada da anlatmaktan yorulup tekrar uyumaya başlarım.
Velhasıl kelam sevgili dostlar, uykuyla yaşadığım şey histerik bi ilişkiden ibarettir. Birgün barışır, birgün küseriz. Fakat kendisini severim. Özünde iyi bi insandır. (dünyanın en büyük yalanını da böylelikle burada kullanmış oldum. Ohh canıma değsin)
2 yorum:
Özellikle uykunuzun "muadili" olmaması beni benden etti, özünüzde iyi bir insansınız zira. Hatta tanısak çok severiz di mi? hı?
kendisinin nevî şansına münhasır olduğunu belirtmek istedim.
ben de sizinle tanışmak isterim, zira ben de sevdim sizi.
Yorum Gönder