Ben küçükken Soner Arıca diye birisi vardı. Böyle uzun boylu, zayıf, sarı saçlı bi abiydi, tabi şimdi amca olmuştur kendisi. Sevgili Soner'in Deniz Gözlüm diye bi şarkısı vardı:
Deniz gözlüm benim, senin için hazırım
Eğer ölüm gerekse, ölmeye giderim...
O zamanlar pek modaydı yan sınıftan bi oğlana aşık olup bu şarkıyı söyleyerek içlenmeler filan. Ah o ergenliğimin karanlık günleri! Bir de "Acılarla yüreğimi kanattın, söz vermiştin ama sen beni aldattın, Tanrı hesap sorsun benim için sana, beni yaktın gittin vefasız" diye nakaratı olan bi şarkısı vardı. Bu şarkı da o yan sınıftaki aşık olunan oğlan başkasıyla çıkmaya başlayınca söylenirdi.
İlkokuldan sonra hazırlık sınıfını da Merzifon Anadolu Lisesi'nde okudum. Bilmeyenler için hemen hatırlatalım; Merzifon, Orta Karadeniz'de bulunan Amasya iline bağlı küçük bir ilçedir. Merzifon'dan sonra İzmir'e taşındık ve orta ve lise öğrenimimi orada tamamladım. İzmir'e ilk geldiğimiz sene çok yalnız ve mutsuzdum. Zaten ergenim ve alayına karşıyım, bir de üzerine o 'koca' İzmir gelince, dünyaya küsmeye hazır haldeydim. Tabi o zamanlar İzmir benim için derya mübarek. Sürekli kaybolurum endişesiyle dolaşılan sokaklar falan filan.
İzmir'deki ikinci senemizdi yanılmıyorsam. Karşıyaka İskelesi'nin üzerine kocaman bi D&R mağazası açılmıştı. O zamanlar kaset satın almak pek bi önemliydi. Ne kadar kasetin varsa o kadar entellektüeldin. Ben de entellektüel bi ergen olarak (!) D&R'da aldım soluğu. Beğendiğim bi kaseti elime aldıktan sonra bir de İpek Ongun ve Gülten Dayıoğlu kitaplarının olduğu raflara bakayım dedim. En alttaki raflara bakınırken bi adamın ayaklarının dibinde aldım soluğu. Hemen başımı kaldırdım, bi de ne göreyim:o ayaklar Soner Arıca'ya ait.
Meğer o gün Soner Arıca'nın imza günü varmış. Hemen bi heyecan sardı içimi. Adamın ayaklarının dibinde bitivermişliğimi unutarak kaptığım gibi Soner Arıca kasetimi bi koşu imza almaya gittim. Tam kasadaki sırayı aşıp paramı ödedim, heyecanla imza almaya gittim. Ama Soner Arıca'nın yerinde bi masa ve boş bi sandalye vardı. O heyecanlı güruh da dağılmıştı. Ben de kasedimi bağrıma basarak evimin yolunu tuttum.
İşte geçenlerde bu anıyı hatırlayıp gülerken "N'oldu bu Soner Arıca'ya acaba" diye düşündüm, ama nete girip bakmaya da üşendim. Bugün Beşiktaş'ta yürürken bi afişte gördüm kendisini. Abdullah Şahin Halk Tiyatrosu tarafından sahneye koyulan Çılgın Yenge isimli oyunda yer alıyormuş. Az önce kendisinin resmi internet sitesine baktım (adamın resmi sitesi bile var) her cumartesi Nanna isimli bir restoranda sahne alıyormuş. "Soner Arıca ile romantizm dolu geceler" yazıyordu. Korkuyorum anne.
İlkokuldan sonra hazırlık sınıfını da Merzifon Anadolu Lisesi'nde okudum. Bilmeyenler için hemen hatırlatalım; Merzifon, Orta Karadeniz'de bulunan Amasya iline bağlı küçük bir ilçedir. Merzifon'dan sonra İzmir'e taşındık ve orta ve lise öğrenimimi orada tamamladım. İzmir'e ilk geldiğimiz sene çok yalnız ve mutsuzdum. Zaten ergenim ve alayına karşıyım, bir de üzerine o 'koca' İzmir gelince, dünyaya küsmeye hazır haldeydim. Tabi o zamanlar İzmir benim için derya mübarek. Sürekli kaybolurum endişesiyle dolaşılan sokaklar falan filan.
İzmir'deki ikinci senemizdi yanılmıyorsam. Karşıyaka İskelesi'nin üzerine kocaman bi D&R mağazası açılmıştı. O zamanlar kaset satın almak pek bi önemliydi. Ne kadar kasetin varsa o kadar entellektüeldin. Ben de entellektüel bi ergen olarak (!) D&R'da aldım soluğu. Beğendiğim bi kaseti elime aldıktan sonra bir de İpek Ongun ve Gülten Dayıoğlu kitaplarının olduğu raflara bakayım dedim. En alttaki raflara bakınırken bi adamın ayaklarının dibinde aldım soluğu. Hemen başımı kaldırdım, bi de ne göreyim:o ayaklar Soner Arıca'ya ait.
Meğer o gün Soner Arıca'nın imza günü varmış. Hemen bi heyecan sardı içimi. Adamın ayaklarının dibinde bitivermişliğimi unutarak kaptığım gibi Soner Arıca kasetimi bi koşu imza almaya gittim. Tam kasadaki sırayı aşıp paramı ödedim, heyecanla imza almaya gittim. Ama Soner Arıca'nın yerinde bi masa ve boş bi sandalye vardı. O heyecanlı güruh da dağılmıştı. Ben de kasedimi bağrıma basarak evimin yolunu tuttum.
İşte geçenlerde bu anıyı hatırlayıp gülerken "N'oldu bu Soner Arıca'ya acaba" diye düşündüm, ama nete girip bakmaya da üşendim. Bugün Beşiktaş'ta yürürken bi afişte gördüm kendisini. Abdullah Şahin Halk Tiyatrosu tarafından sahneye koyulan Çılgın Yenge isimli oyunda yer alıyormuş. Az önce kendisinin resmi internet sitesine baktım (adamın resmi sitesi bile var) her cumartesi Nanna isimli bir restoranda sahne alıyormuş. "Soner Arıca ile romantizm dolu geceler" yazıyordu. Korkuyorum anne.
1 yorum:
Banada az söylemediler kızlar Soner Arıcanın bu şarkısını hani :P
Soner Arıcanın ayağının dibindeyken keşke sadece kalemle koluna yada bir kitabına felan attırsaydın keşke be Zekiye abla... Kaçırmışın fırsatı :)
Yorum Gönder