11 Ocak 2010 Pazartesi

Gönlüm hicran, hasret, gamla doldu

Tüm hafta boyunca hiçbi günüm boş değil. Aman ne güzel, ziyadesiyle meşgul, modern şehir hayatına uyum sağlamış kadın imajı. Yesinler beni.

Sabah Onur'u Kıbrıs'a yolcu ettim. Asker de kendisi. Askerliğin ne menem bi saçmalık olduğunu 2 gün boyunca dinlediğim hikayelerle bir kez daha pekiştirdim. Farklı düşünenler için aydınlatıcı olur belki; heykeltıraş bi adam, yontmayı biliyor diye berber olarak askerliğini yapıyormuş. Yok daha neler!

Gece boyunca rüyalar görüp durdum. Alemlerden alemlere aktım bi nevi. Uyudum, uyandım. Yanımdakine bakıp şaşakaldım.

Hani bazen bi şeyi istersin, çok istersin. Sonra birgün gerçekleşir. Hem de öyle bir şey gerçekleşir ki hayal bile edememişsindir. Senin hayalgücü sınırlarının da ötesindedir. Ama gel gör ki köprünün altından çok sular akıp geçmiştir. Ne hayalin gerçekleşmesi, ne de başka şeyler. Bi anlamı yoktur. Öylece bakarsın. Hayat bi kez daha fena halde ağzına sıçar. "N'oldu lan yine" dersin. Öyle bi şeyler işte.

Yine final haftası ve ben yine hiçbir şey yapmak istemiyorum. Varsa yoksa ihale, king oynasın; roman okusun uzaylı zekiye.

Hiç yorum yok: